Militan Bir Kutlama – Alexandra Kollontay

8 Mart’ın arifesinde, Alexandra Kollantay’ın 1920’de, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için yazdığı broşürü, siz okurlarımızla paylaşıyoruz. Dipnotlar, Kollontay’a değil çeviriyi yapan veya bu çeviriyi düzenleyip marxists.org’a aktaranlara aittir.

Komün Çeviri Kolektifi


Kadınlar Günü veya Emekçi Kadınlar Günü, enternasyonal bir dayanışma günü, proleter kadınların gücünü ve örgütlülüğünü gözden geçirme günüdür.

Ancak bu, sadece kadınlar için özel bir gün değildir. 8 Mart, işçiler ve köylüler, tüm Rus işçileri ve dünyadaki tüm işçiler için tarihi ve unutulmaz bir gündür. 1917’de bu günde, büyük Şubat Devrimi patlak verdi.[1] Bu devrimi başlatanlar, Petersburg’un emekçi kadınlarıydı; çarlık rejimine ve onun yandaşlarına karşı muhalefet bayrağını ilk dalgalandırmaya karar veren onlardı. Bu nedenle, Emekçi Kadınlar Günü bizim için çifte kutlama anlamına geliyor.

Peki eğer bugün, tüm proletarya için bir bayramsa, neden buna “Kadınlar Günü” diyoruz? Neden özellikle kadın işçilere ve köylü kadınlara yönelik özel kutlamalar ve toplantılar düzenliyoruz? Bu, işçi sınıfının birliğini ve dayanışmasını bozmaz mı? Bu soruları yanıtlamak için, Kadınlar Günü’nün nasıl ortaya çıktığına ve hangi amaçla örgütlendiğine dönüp bakmamız gerekiyor.

Kadınlar Günü, Neden ve Nasıl Örgütlendi?

Çok değil, yaklaşık on yıl kadar önce, kadınların eşitliği sorunu ve kadınların erkeklerle birlikte siyasete katılıp katılamayacağı sorusu hararetle tartışılıyordu. Tüm kapitalist ülkelerin işçi sınıfı, işçi kadınların hakları için mücadele ediyor; burjuvazi ise bu hakları kabul etmek istemiyordu. Parlamentoda işçi sınıfının ağırlığını artırmak, burjuvazinin çıkarına değildi. Bu nedenle her ülkede, emekçi kadınlara oy hakkı veren yasaların çıkmasını engelliyorlardı.

Kuzey Amerika’daki sosyalistler, oy hakkı taleplerinde özellikle ısrarcı oldular. ABD’deki sosyalist kadınlar, 28 Şubat 1909’da, emekçi kadınların siyasi haklarını talep etmek için ülke çapında büyük gösteri ve toplantılar düzenlediler. Bu, ilk “Kadınlar Günü”ydü. Bir kadınlar günü örgütleme girişimi, ilk olarak, Amerikalı emekçi kadınlardan geldi.

1910’da, İkinci Uluslararası Emekçi Kadınlar Konferansı’nda Clara Zetkin[2], Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nü örgütleme konusunu gündeme getirdi. Konferans, her yıl, her ülkede, aynı gün, “Kadınlar için oy hakkı, sosyalizm mücadelesinde gücümüzü birleştirecek” sloganıyla “Kadınlar Günü”nü kutlama kararını aldı.

Bu yıllarda, parlamentoyu daha demokratik hale getirme, yani oy hakkını genişletme ve kadınlara oy hakkı tanıma sorunu önemli bir meseleydi. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce bile, Rusya dışındaki tüm burjuva ülkelerde işçiler oy hakkına sahipti.[3] Yalnızca kadınlar ve akıl sağlığı yerinde olmayanlar bu haklardan mahrum bırakılmıştı. Ancak aynı zamanda, kapitalizmin acı gerçekleri, ülke ekonomisinde kadınların katılımını gerektiriyordu. Her yıl, fabrikalarda, atölyelerde veya hizmetçi ve gündelikçi olarak çalışmak zorunda kalan kadınların sayısı artıyordu. Kadınlar erkeklerle yan yana çalışıyor ve ülkenin zenginliği onların elleriyle yaratılıyordu. Ancak kadınlar hala oy hakkından yoksundu.

Ancak savaştan hemen önceki yıllarda, fiyatların yükselmesi, en barışçıl ev kadınlarını bile siyasetle ilgilenmeye ve burjuvazinin yağma ekonomisine karşı sesini yükseltmeye, protesto yapmaya zorladı. “Ev kadını ayaklanmaları” giderek daha sık görülür hale geldi ve Avusturya, İngiltere, Fransa ve Almanya’da farklı zamanlarda patlak verdi.

Çalışan kadınlar, pazardaki tezgahları dağıtmanın veya bazı tüccarları tehdit etmenin yeterli olmadığını anladı: Bu tür eylemlerin yaşam maliyetini düşürmediğini gördüler. Hükümetin politikasını değiştirmek gerekiyordu. Bunu başarmak için, işçi sınıfının oy hakkının genişletilmesini sağlamak gerekiyordu.

Her ülkede emekçi kadınların oy hakkı mücadelesinde bir araç olarak, bir Kadınlar Günü düzenlenmesine karar verildi. Bu gün, ortak hedefler için mücadelede uluslararası dayanışma günü ve sosyalizm bayrağı altında emekçi kadınların örgütlü gücünü gözden geçirme günü olacaktı.

İlk Uluslararası Kadınlar Günü

İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Kongresi’nde alınan karar kağıt üzerinde kalmadı. İlk Uluslararası Kadınlar Günü’nün 19 Mart 1911’de kutlanmasına karar verildi.

Bu tarih rastgele seçilmedi. Alman yoldaşlarımız, bu günü Alman proletaryası için tarihi önemi nedeniyle seçtiler. 1848 devrimi yılının 19 Mart günü, Prusya kralı ilk kez silahlı halkın gücünü tanıdı ve bir proleter ayaklanma tehdidi karşısında geri adım attı. Daha sonra tutmadığı birçok vaadin arasında, kadınlara oy hakkı tanınması da vardı.

11 Ocak’tan sonra, Almanya ve Avusturya’da Kadınlar Günü için hazırlıklar yapıldı. Hem sözlü olarak hem de basın aracılığıyla gösteri planları duyuruldu. Kadınlar Günü’nden önceki hafta, Almanya’da “Kadınlara Oy Hakkı” ve Avusturya’da “Kadınlar Günü” adlı iki dergi yayımlandı.  “Kadınlar ve Parlamento”, “Emekçi Kadınlar ve Belediye İşleri”, “Ev Kadınının Siyasetle Ne İlgisi Var?” gibi hükümette ve toplumda kadınların eşitliği sorununu derinlemesine inceleyen yazılar, Kadınlar Günü vesilesiyle yayınlandı. Tüm bu makaleler aynı noktayı vurguluyordu: Parlamentonun daha demokratik hale gelebilmesi için mutlaka kadınlara oy hakkının tanınması gerekir.

İlk Uluslararası Kadınlar Günü, 1911’de gerçekleşti. Başarısı tüm beklentileri aştı. Almanya ve Avusturya’da Emekçi Kadınlar Günü, kadınlardan oluşan coşkun bir deniz gibiydi. Her yerde toplantılar düzenlendi, küçük kasabalarda ve hatta köylerde kadınlar salonları o kadar çok doldurdular ki, kadınlar erkek işçilerden yerlerini kendilerine bırakmalarını istediler.

Bu, kesinlikle emekçi kadınların ilk militan gösterisiydi. Erkekler, bir değişiklik yaparak evde çocuklarla kaldı ve eşleri, ev kadınları, toplantılara katıldı. 30.000 kişinin katıldığı en büyük sokak gösterileri sırasında, polis göstericilerin pankartlarını kaldırmaya çalıştı; kadın işçiler direndi. Ardından yaşanan arbede sırasında, kan dökülmesi ancak parlamentodaki sosyalist milletvekillerinin yardımıyla önlendi.

1913’te Uluslararası Kadınlar Günü, 8 Mart’a alındı. Bu gün, o günden beri emekçi kadınların militanlık günü olarak kaldı.

Kadınlar Günü Gerekli mi?

Amerika ve Avrupa’da Kadınlar Günü, inanılmaz sonuçlar doğurdu. Doğrusu, hiçbir burjuva parlamentosu, işçilere taviz vermeyi veya kadınların taleplerine yanıt vermeyi düşünmedi. Çünkü o dönemde, henüz burjuvazi bir sosyalist devrim tehdidi altında değildi.

Ancak Kadınlar Günü bir şey başardı. Özellikle, politikadan uzak proleter kız kardeşlerimiz arasında mükemmel bir ajitasyon yöntemi oldu. Kadınlar Günü’ne adanan toplantılara, gösterilere, posterlere, broşürlere ve gazetelere dikkat kesilmekten kendilerini alamadılar. Politik olarak geri kalmış emekçi kadın bile kendi kendine, “Bu bizim günümüz, emekçi kadınların bayramı” diye düşündü ve toplantılara ve gösterilere koştu. Her Emekçi Kadınlar Günü’nden sonra, daha fazla kadın sosyalist partilere katıldı, sendikalar büyüdü. Örgütlenmeler gelişti ve politik bilinç arttı.

Kadınlar Günü’nün bir başka işlevi daha vardı; işçilerin uluslararası dayanışmasını güçlendirdi. Farklı ülkelerdeki partiler bu vesileyle birbirlerinin konuşmacılarını ağırladılar: Alman yoldaşlar İngiltere’ye, İngiliz yoldaşlar Hollanda’ya gitti, vb. İşçi sınıfının uluslararası bağları güçlendi ve bu, proletaryanın mücadele gücünün büyüdüğü anlamına geliyor.

Bunlar, emekçi kadınların militanlık gününün sonuçlarıdır. Emekçi kadınların militanlık günü, proleter kadınların bilincini ve örgütlülüğünü artırmaya yardımcı olur. Ve bu, işçi sınıfı için daha iyi bir gelecek mücadelesinde onun katkısının vazgeçilmez olduğu anlamına gelir.

Rusya’da Emekçi Kadınlar Günü

Rusya’daki emekçi kadınlar, ilk kez 1913’te “Emekçi Kadınlar Günü”nü kutladı. Bu, çarlık rejiminin işçileri ve köylüleri bir mengene gibi sıktığı bir gericilik dönemiydi. “Emekçi Kadınlar Günü”nü açık gösterilerle kutlamak düşünülemezdi bile. Ancak örgütlü emekçi kadınlar, uluslararası günlerini kutlamayı başardı. İşçi sınıfının yasal gazeteleri -Bolşevik Pravda ve Menşevik Looch– Uluslararası Kadınlar Günü hakkında makaleler yayımladı:[4] Emekçi kadın hareketine katılanların portrelerinin yanı sıra Bebel ve Zetkin gibi yoldaşların mesajlarını içeren özel makaleler yayımlandı.[5]

O kasvetli yıllarda toplantılar yasaktı. Ancak Petrograd’da, Kalaşaykovski Pazarı’nda, Parti üyesi kadın işçiler, “Kadın Sorunu” üzerine halka açık bir forum düzenlediler. Giriş beş kopekti. Bu illegal bir toplantıydı, buna rağmen salon tıka basa doluydu. Parti üyeleri konuştu. Ancak bu canlı “kapalı” toplantı henüz bitmişti ki, polis alarma geçti ve birçok konuşmacıyı tutukladı.

Çarlık baskısı altında yaşayan Rusya kadınlarının, Uluslararası Kadınlar Günü’nü bir şekilde eylemlerle kutlaması, dünya işçileri için büyük bir önem taşıyordu. Bu, Rusya’nın uyandığını, çarlık hapishaneleri ve darağaçlarının işçilerin mücadele ve protesto ruhunu öldüremediğini müjdeliyordu.

1914’te, Rusya’da “Emekçi Kadınlar Günü” daha iyi örgütlendi. Her iki işçi gazetesi de kutlamalara odaklandı. Yoldaşlarımız, “Emekçi Kadınlar Günü” hazırlıkları için büyük bir çaba gösterdi. Fakat polis müdahalesi nedeniyle gösteri yapmayı başaramadılar. “Emekçi Kadınlar Günü” planlamasına katılanlar, çarlık hapishanelerinde buldular kendilerini ve birçoğu daha sonra soğuk kuzeye sürgün edildi. Çünkü “emekçi kadınların oy hakkı” sloganı, doğal olarak Rusya’da çarlık otokrasisinin devrilmesi için açık bir çağrı haline gelmişti.

Emperyalist Savaş Sırasında Emekçi Kadınlar Günü

Birinci Dünya Savaşı patlak verdi. Her ülkedeki işçi sınıfı, savaşın kanıyla boyandı.[6] 1915 ve 1916’da “Emekçi Kadınlar Günü” yurt dışında zayıf geçti; Rus Bolşevik Partisi’nin görüşlerini paylaşan sol kanattaki sosyalist kadınlar, 8 Mart’ı savaşa karşı emekçi kadınların bir gösterisine dönüştürmeye çalıştı. Ancak Almanya ve diğer ülkelerdeki sosyalist parti hainleri, sosyalist kadınların toplantılar düzenlemelerine izin vermedi; yine emekçi kadınların burjuvaziye karşı uluslararası dayanışma ruhunu yaşatmak için düzenledikleri gösterilere katılmak isteyen sosyalist kadınlara pasaport verilmedi, kadınların tarafsız ülkelere girişi engellendi.

1915’te, yalnızca Norveç’te Kadınlar Günü’nde uluslararası bir gösteri düzenlenebildi; bu gösteriye Rusya’dan ve tarafsız ülkelerden temsilciler katıldı. Rusya’da bir Kadınlar Günü düzenlemek düşünülemezdi, çünkü burada çarlık rejimi ve askeri makinenin gücü dizginsizdi.

Sonra, büyük 1917 yılı geldi. Açlık, soğuk ve savaşın zorlukları, Rusya’nın işçi ve köylü kadınlarının sabrını taşırdı. Kadınlar, kimi işçi kimi asker eşi, 1917’nin 8 Mart’ında (eski takvime göre 23 Şubat), Emekçi Kadınlar Günü’nde, “Çocuklarımıza ekmek” ve “Kocalarımız cepheden geri dönsün” talepleriyle Petrograd sokaklarına cesurca çıktılar. Bu belirleyici bir andı; emekçi kadınların protestoları o kadar büyük bir tehdit oluşturdu ki, çarlığın kolluk güçleri isyancılara karşı her zamanki önlemleri almaya cesaret edemedi ve halkın öfke denizine şaşkın şaşkın bakmakla yetindiler.

1917 Emekçi Kadınlar Günü, tarihe geçti. Bu günde, Rus kadınları proletarya devriminin meşalesini yaktı ve dünyayı ateşe verdi. Şubat Devrimi, başlangıcını bu günden alır.

Savaş Çağrımız

“Emekçi Kadınlar Günü” ilk kez on yıl önce, kadınların siyasi eşitliği ve sosyalizm mücadelesi için yürütülen bir kampanyayla örgütlendi. Rusya’daki işçi sınıfı kadınları, bu amaca ulaştı. Sovyet Cumhuriyeti’nde, artık işçi ve köylü kadınların oy hakkı ve medeni haklar için mücadele etmesine gerek yok. Bu hakları zaten kazandılar. Rus işçi ve köylü kadınları eşit yurttaşlardır, ellerinde daha iyi bir yaşam mücadelesini kolaylaştıracak güçlü bir silah var: Oy hakkı, Sovyetlere ve tüm kolektif örgütlere katılma hakkı.[7]

Ancak haklar, tek başına yeterli değildir. Onları kendi yararımız ve işçi cumhuriyetinin iyiliği için nasıl kullanacağımızı da öğrenmeliyiz. Sovyet iktidarının bu iki yılında, yaşam tamamen değişmedi. Henüz komünizm için mücadele sürecindeyiz ve karanlık, baskıcı geçmişten miras aldığımız bir dünyayla kuşatılmış durumdayız. Ailenin, ev işlerinin, fuhşun prangaları hala emekçi kadının üzerinde ağır bir şekilde duruyor. Bu prangalardan kurtulup yalnızca yasada değil, yaşamın kendisinde eşitliğe ulaşmak için işçi ve köylü kadınlar, tüm enerjilerini Rusya’yı gerçekten komünist bir toplum haline getirmeye adamalıdır.

Ve bunun gerçekleşmesini hızlandırmak için, önce Rusya’nın harap olmuş ekonomisini düzeltmeliyiz. En acil iki görevimizi çözmeyi düşünmeliyiz; iyi örgütlenmiş ve siyasi bilinçli bir emek gücü yaratmak ve ulaşımı yeniden tesis etmek. Eğer işçi ordumuz iyi çalışırsa, yakında buharlı makinelere yeniden sahip olacağız; demir yolları işlemeye başlayacak. Bu, işçi erkek ve kadınların çaresizce bekledikleri ekmeği ve odunu alacakları anlamına geliyor.

Ulaşımın normale dönmesi, komünizmin zaferini hızlandıracaktır. Ve komünizmin zaferiyle birlikte, kadınların tam ve köklü eşitliği gelecektir. Bu nedenle, “Emekçi Kadınlar Günü”nün mesajı bu yıl şu olmalıdır: “İşçi kadınlar, köylü kadınlar, anneler, eşler ve kız kardeşler, tüm çabanızı işçilerin ve yoldaşların demir yollarındaki kaosu aşmasına ve ulaşımın yeniden tesis edilmesine yardımcı olmaya adayın. Herkes ekmek, odun ve hammadde mücadelesine!”

Geçen yıl Emekçi Kadınlar Günü’nün sloganı şuydu: “Herkes, Kızıl Cephe’nin Zaferine!”[8] Şimdi emekçi kadınları, yeni ve kansız bir cephede -emek cephesinde!- güçlerini birleştirmeye çağırıyoruz. Kızıl Ordu, dış düşmanı yendi, çünkü örgütlü, disiplinli ve özveriye hazırdı. Örgütlenme, sıkı çalışma, öz disiplin ve özveriyle, işçi cumhuriyeti iç düşmanı da -ulaşım ve ekonominin çöküşünü, açlığı, soğuğu ve hastalığı- yenecektir. “Herkes kansız emek cephesinde zafer için! Herkes bu zafere!”

Emekçi Kadınlar Günü’nün Yeni Görevleri

Ekim Devrimi, kadınları medeni haklar açısından erkeklerle eşit kıldı. Daha dün, en talihsiz ve en çok bastırılmış olan Rus proletaryasının kadınları, şimdi Sovyet Cumhuriyeti’nde, proletarya diktatörlüğü ve Sovyet iktidarının kurulması ile birlikte siyasi eşitliğe giden yolu, diğer ülkelerdeki yoldaşlarına gururla gösterebiliyorlar.

Kadınların hala aşırı çalıştırıldığı ve haklardan mahrum bırakıldığı kapitalist ülkelerde durum çok farklı. Bu ülkelerde emekçi kadının sesi zayıf ve cansızdır. Doğru, bazı ülkelerde -Norveç, Avustralya, Finlandiya ve Kuzey Amerika’nın bazı eyaletlerinde- kadınlar, savaştan önce medeni hakları kazanmıştı.[9]

Almanya’da, Kayzer devrildikten ve “uzlaşmacılar”ın[10] başında olduğu bir burjuva cumhuriyeti kurulduktan sonra, otuz altı kadın parlamentoya girdi, ancak tek bir komünist bile giremedi!

1919’da, İngiltere’de ilk kez bir kadın, parlamentoya seçildi. Peki kimdi o kadın? Bir “leydi”. Yani bir toprak sahibi, bir aristokrat.[11]

Fransa’da da son zamanlarda kadınlara oy hakkı tanınması sorunu gündeme geliyor.

Ancak sınırlarını burjuva parlamentolarının çizdiği bu haklar, emekçi kadınlara ne fayda sağlar ki? İktidar, kapitalistlerin ve mülk sahiplerinin elindeyken, hiçbir siyasi hak, emekçi kadını evdeki ve toplumdaki geleneksel kölelik konumundan kurtaramaz. Fransız burjuvazisi, Fransız proletaryası içinde Bolşevik fikirlerin artan etkisi karşısında yine rüşvet vermeye hazırlanıyor: Kadınlara oy hakkı![12]

Bay Burjuva, Beyefendi – Artık Çok Geç!

Rusya’daki Ekim Devrimi deneyiminden sonra, Fransa, İngiltere ve diğer ülkelerdeki her emekçi kadın için açıktır ki, yalnızca işçi sınıfının diktatörlüğü, yalnızca Sovyetlerin iktidarı, tam ve mutlak eşitliği garanti edebilir. Ancak komünizmin nihai zaferi, yüzyıllardır süren baskı ve hak yoksunluğu zincirlerini parçalayacaktır. “Emekçi Çalışan Kadınlar Günü”nün görevi, daha önce burjuva parlamentolarının üstünlüğü karşısında kadınların oy hakkı için mücadele etmekti, şimdi işçi sınıfının yeni bir görevi var: Emekçi kadınları Üçüncü Enternasyonal’in mücadele sloganları etrafında örgütlemek. Burjuva parlamentolarının çalışmalarına katılmak yerine, Rusya’dan gelen çağrıyı kulak verin:

“Tüm ülkelerin emekçi kadınları! Dünyayı yağmalayanlara karşı mücadelede birleşik bir proletarya cephesi örgütleyin! Kahrolsun burjuvazinin parlamentarizmi! Sovyet iktidarını selamlıyoruz! Erkek ve kadın işçilere reva görülen eşitsizliklere son! Dünya komünizminin zaferi için işçilerle birlikte savaşacağız!”

Bu çağrı, ilk kez, yeni bir düzeni inşa etmenin zorlukları içinde, iç savaşın yaşandığı cephelerde duyuldu ve diğer ülkelerin emekçi kadınlarının kalplerinde de yankı bulacak. Emekçi kadın, bu çağrıyı dinleyecek ve onun doğru olduğuna inanacak. Daha düne kadar, parlamentoya birkaç temsilci göndermeyi başarırlarsa, hayatlarının daha kolay olacağını ve kapitalizmin baskısının daha katlanılır hale geleceğini düşünüyorlardı. Artık bunun böyle olmadığını biliyorlar.

Yalnızca kapitalizmin devrilmesi ve Sovyet iktidarının kurulması, kapitalist ülkelerdeki emekçi kadının hayatını bu kadar zorlaştıran acı, aşağılanma ve eşitsizlik dünyasını yıkabilir ve onları kurtarabilir. “Emekçi Kadınlar Günü”, oy hakkı mücadelesi için bir gün olmaktan çıkmış, kadınların tam ve mutlak kurtuluşu için uluslararası bir mücadele gününe dönüşmüştür. Bu, Sovyetlerin zaferi ve komünizm için mücadele demektir!

Kahrolsun Mülkiyet Dünyası ve Sermaye İktidarı!

Burjuva Dünyasının Mirası Eşitsizliğe, Hak Yoksunluğuna ve Kadınların Ezilmesine Son!

Her İki Cinsiyetten Proletarya, Proletarya Diktatörlüğü Mücaledesinde, Kadın ve Erkek İşçilerin Uluslararası Birliği İçin İleri!

Alexandra Kollontay

Kaynak: https://www.marxists.org/archive/kollonta/1920/womens-day.htm

İlk Yayınlanma: Mezhdunarodnyi den’ rabotnitz, Moskova 1920

Rusça’dan İngilizceye çeviren: Alix Holt, 1972


[1] Çarlık Rusyası, Orta Çağ’dan kalma eski “Jülyen” takvimini kullanmaya devam ediyordu ve bu takvim, dünyanın geri kalanında kullanılan “Gregoryen” takviminden 13 gün gerideydi. Bu nedenle, 8 Mart, eski takvimde “23 Şubat” idi. Bu yüzden Mart 1917 devrimi “Şubat Devrimi” ve Kasım 1917 devrimi “Ekim Devrimi” olarak adlandırılır.

[2] Clara Zetkin, Alman sosyalist hareketinin ileri gelenlerinden ve uluslararası emekçi kadın hareketinin lideriydi. Kollontay, uluslararası konferansa Petersburg tekstil işçilerini temsilen delege olarak katıldı.

[3] Bu tam olarak doğru değil. İngiltere, Fransa ve Almanya’daki vasıfsız işçilerin büyük çoğunluğu oy kullanamadığı gibi ABD’deki göçmen işçiler de oy kullanamıyordu. Yine ABD’nin güneyinde siyahi erkekler de oy hakkından men edilmişti. Tüm Avrupa ülkelerindeki orta sınıf oy hakkı hareketleri, ne işçi sınıfı kadınlarına ne de erkeklerine oy hakkı vermek için mücadele etti.

[4] 1903 Kongresi’nde, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi iki kanada ayrıldı: Bolşevikler (Rusça’da “çoğunluk” anlamına gelir) ve Menşevikler (Rusça’da “azınlık” anlamına gelir). 1903 ile 1912 arasındaki dönemde (bölünme kalıcı hale geldiğinde) iki kanat birlikte çalıştı, hatta bir süre birleşti, ancak tekrar ayrıldı. Birçok sosyalist, tüm yerel örgütler de dahil olmak üzere, her iki kanatla da çalıştı veya anlaşmazlıklarda tarafsız kalmaya çalıştı. Kollontay, 1899’dan sonra aktif bir sosyalist ve kadın hakları savunucusu olarak, iki fraksiyondan bağımsız hareket etti, daha sonra birkaç yıl boyunca Menşevik oldu. 1915’te ise Bolşeviklere katıldı ve merkez komitesinin tek kadın üyesi oldu. Ayrıca Sovyet Cumhuriyeti’nin Sosyal Yardım Komiserliği ve Bolşevik Partisi’nin Kadın Kolu (Jenotdel) başkanı olarak görev yaptı.

[5] August Bebel (1840-1913), Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin lideriydi. Kadın hareketinin iyi tanınan bir taraftarıydı. Ayrıca Marksizm ve kadınlar üzerine klasikleşen “Kadın ve Sosyalizm” kitabının yazarıdır.

[6] 1914’te savaş patlak verdiğinde, uluslararası sosyalist hareket büyük bir bölünme yaşadı. Almanya, Avusturya, Fransa ve İngiltere’deki Sosyal Demokratların çoğunluğu savaşı destekledi. Diğer sosyalistler -örneğin Kollontay, Lenin, Bolşevik Parti ve Troçki (Rusya), Clara Zetkin ve Rosa Luxemburg (Almanya) ve Eugene Debs (ABD)-, savaşı destekleyen sosyalistleri işçi sınıfına ve devrimi mücadelesine ihanetle suçladı.

[7] “Sovyet” kelimesi “konsey” anlamına gelir. Sovyetler veya işçi konseyleri, fabrika ve mahalle toplantılarında seçilen  ve denetlenen demokratik organlardır. Sovyetlerin temsilcileri, kendilerini seçenlere hesap vermek zorundadır ve derhal geri çağrılabilirler.

[8] 1917’de Ekim Devrimi ile işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesinden sonra, Sovyet Cumhuriyeti iki büyük sorunla karşı karşıya kaldı. Birincisi, ABD de dahil olmak üzere on üç ülkenin emperyalist işgali; ikincisi, Rusya’daki monarşi yanlısı ve kapitalist yanlısı unsurların başlattığı gerici isyan. Buna karşı, Sovyetler, karşı devrim güçlerini yenilgiye uğratan bir işçi ve köylü ordusu olan Kızıl Ordu’yu -Troçki’nin komutanlığında- örgütledi.

[9] ABD’deki birçok eyalette, I. Dünya Savaşı’ndan önce kadınlar oy hakkını kazanmıştı. 21 yaşın üzerindeki tüm kadınlara oy hakkı tanıyan federal bir değişiklik, 26 Ağustos 1920’de kabul edildi. Öte yandan ABD’de işçi sınıfından insanların oy kullanmasının önündeki son yasal engeller, 1960’lara kadar kaldırılmamıştı.

[10] Kollontay’nin bahsettiği “uzlaşmacılar”, 1918’de Kayzer’in devrilmesinden sonra Almanya’da yeni bir kapitalist hükümet kuran Sosyal Demokrat liderlerdir. Göreve geldikten sonra aktif olarak karşı devrimi desteklediler.

[11] Aristokrat Lady Astor, İngiliz parlamentosunda görev yapan ilk kadın olmasına rağmen, parlamentoya seçilen ilk kadın, İrlandalı devrimci Constance Markievicz idi. Sinn Fein partisinin diğer üyeleriyle birlikte, imparatorluk parlamentosunda yer almayı reddetti.

[12] Fransız kadınlar, oy hakkını ancak II. Dünya Savaşı’ndan sonra kazandı.