Meliha yoldaş Turhal’da bir Alevi köyünde doğdu. 1970’lerin yoğun politizasyonu içinde bulunduğu ilçede faşistlerle devrimciler arasında bitmeyen çatışmalar ortamında büyüdü. O dönemin politik atmosferi nedeniyle zaten ailesinden pek çok insan devrimci hareketin içindeydi. Örneğin iki amcası da 12 Mart sonrası kurulan TSİP içinde yer aldı. TSİP içinde, en genel anlamda legal ve illegal mücadeleden hangisinin asli hangisinin tali olmasına dayanan ve 1976 yılında yaşanan ayrışmada bir amcası legal partide kaldı, diğeri TKP(B) ile saf tuttu.
Meliha, 12 Eylül askeri faşist darbesi sonrasında aile zoruyla apolitik bir evlilik yaparak İstanbul’a yerleşti. Bu dönemde Turhal’daki yakın çevresinden çok sayıda devrimci tutuklanmış ve işkence görmüştü. Bunlar arasında 1999’da bir trafik kazasında kaybedeceğimiz Hedef dergisi yazı işleri müdürü Celal Dönmez yoldaşımız da vardı. Meliha yoldaş ailesinde, yakın çevresinde yer alan devrimcilerin de etkisiyle,1990’ların başında İstanbul’da devrimci mücadeleye atıldı, siyasi faaliyetlerde yer almaya başladı.
1990’lar, Türkiye genelinde ve özellikle İstanbul gibi metropollerde sınıf mücadelesinin, memur hareketinin, öğrenci gençlik mücadelesinin yükselişte olduğu yıllardı. Aynı şekilde mahallelerde, İstanbul’un varoşlarında mayalanmaya başlayan devrimcileşme süreçlerinde Meliha da kendini konumlandırarak aktif bir şekilde mücadelenin içinde yer almaya başladı. Sivas Madımak katliamından sonra Alevi demokratik hareketinin hızla yükselişe geçtiği dönemde, Yenibosna Pir Sultan Abdal Derneği başkanı olarak, alevi halkının kimlik ve özgürlük mücadelesinde öncü bir kadın olarak yer aldı. Bundan sonraki süreçte Yenibosna ve İstanbul genelindeki mahalle çalışmalarında, emekçi faaliyetlerinde örgütlü biçimde ve aktif olarak yer aldı. 12 Mart 1995’te Gazi mahallesinde yaşanan katliam sonrasında, İstanbul’un birçok mahallesinde görülen destek eylemlerine, Yenibosna civarında binlerce Alevinin katılımını sağlayarak kitlesel boyuttaki eylemlere öncülük yaptı.
Yine aynı tarihlerde içinde bulunduğu örgütlü yapının öncülük ettiği “Alevi Halk Gerçeği” dergi çalışmalarına katıldı. Alevi Halk Gerçeği dergisinin İstanbul’da Alevilerin yaşadığı mahallelere ulaştırılması, buralarda ilişki yaratılarak, yaratılan ilişkilerin örgütlü biçimde sürdürülmesi anlamında derginin düzenlediği organizasyonların kitleselleşmesinde en fazla Meliha’nın emeği vardı.
Devrimci faaliyete gönül vermesinin yanında, iki çocuğunu büyütmenin tüm sorumluluğunu tek başına yüklenmiş bir kadın olarak, ücretli çocuk bakımı ve ev işçiliği yaparak çocuklarını büyüttü. İstanbul gibi bir kentte boğucu gündelik yaşamın zorluklarını umursamadan her zaman etrafına devrimci bir bakış açısıyla bakmaya çalıştı. İçinde bulunduğu Alevi mücadelesi ve mahalle faaliyetlerinin hakkını vermeye çalıştığı dönemde cezaevlerindeki yoldaşlarını hiç ihmal etmedi. Bizleri düzenli biçimde ziyaret etmenin dışında bütün ihtiyaçlarımızla ilgilendi, içeriyle dışarı arasındaki en güçlü bağlarımızdan biri oldu, dışarının heyecanını coşkusunu içeri taşıdı, öyle ki bazen ziyaretlere bizleri şaşırtan cüretli askeri eylem önerileriyle geldiği oluyordu.
Meliha aynı zamanda iki evladını büyütme uğraşısı içinde bütün bunları yaparken, yaşadığı bölgede küçük bir tekel bayii açarak yıllarca evinin geçimini sağladı. Çalışmak zorunda kalması nedeniyle işyeri onun epeyce zamanını işgal etmesine rağmen, asla siyasal mücadeleden uzak durmadı. Mahalle faaliyetleri yanında, İstanbul’da yapılan bütün kitle eylem ve etkinliklerine katılım sağlamaya devam etti.
2014 -15 yıllarında Türkiye Gerçeği ile Sosyalist Demokrasi Partisi arasında yaşanan ve sonrasında Devrimci Parti’nin kuruluşuna varan birlik sürecine, her iki örgüt tabanında mesele gereken kapsamda tartışılmadığı ve olgunlaştırılmadığı, hızlı hareket edildiği eleştirileriyle dahil olmadı. Bu süreçte örgütsel faaliyetlerden uzak kaldı. Birlik süreci 2018 yılında dağıldıktan sonra, örgütsel yapıyla yeniden ilişkilendi ve o süreçte uzak kalmasına hayıflanarak, eleştirileri olsa bile devrimci niyetler ve bedeller pahasına yürütülen o sürece katkı vermesi gerektiğini kabul ederek samimi bir şekilde özeleştiri verdi.
Örgütlü faaliyete yeniden katıldığında çalıştığı işyerindeki yoğun çalışma onun için artık büyük bir engeldi. Bu engeli aşmaya kafa yorduğu dönemde malum hastalık yakasına yapıştı. Pankreas kanseriydi. Kimseyi üzmek istemediği için hastalığının yoldaşlar arasında duyulmasını istemedi. Onun bu isteği nedeniyle hastalığını çoğu yakın arkadaşı ve yoldaşı bilmiyordu. Yakalandığı kanserin onu kısa zamanda yaşamdan koparacağını biliyor olmasına rağmen, son anına kadar hep hayata bağlı kalmaya çalıştı. Ölmeyi hiç istemedi ama gerçeği vakarla kabullendi, sızlanmadı, aksine olabilecek en canlı haliyle evinden dışarıdaki çalışmaları yakından izlemeye, okumaya gayret etti. Katlanılmaz boyuttaki ağrılarına rağmen, hem ailesine hem de yoldaşlarına moral vererek direnmeye çalıştı.
Ancak 26 Eylül gecesi artık bu direnişi sürdüremeyerek aramızdan ayrıldı…
Meliha yoldaş; sade, yalın, alçak gönüllü, neyse o, cesur, özü sözü bir insandı. Genç yaşlarından itibaren aklını ve yüreğini verdiği devrimci mücadelede çocuklarının sorumluluğunu tek başına üstlenmesi ve geçim zorlukları gibi nedenlerle kendisi için hedeflediği devrimci pratiğin hakkını tam olarak verememiş olsa da kabına sığmayan cüretli devrimci hayallerinden hiçbir zaman vazgeçmedi.
Her türlü zorluğa ve kuşatılmışlığa inat, her zaman paylaşmayı, dayanışmayı ve örgütlü yaşamı esas almaya çalıştı. Bu sömürü ve baskı düzeninden kurutuluş için tek ve yegane yolun devrim olduğu inancıyla, bir sıra neferi olarak hiçbir makam, paye veya övgü beklemeden mücadeleye katkı verdi. Her zaman yapabildiklerinden daha da büyük hayallerini bizlerle paylaştı, görevler talep etti. Onun şahsında kapitalist yaşam içinde hayallerinden vazgeçmeyen ama bunları gerçekleştirmenin fırsatını bulamadığından devrimci potansiyellerini değerlendiremeyen nice emekçi kadını görebiliriz.
Hayatımızdan bir Meliha silinmez izler bırakarak geçti. Onu hiç unutmayacağız…
M. Aytunç Altay
